Skip to Main Content

İYTE Kütüphanesi E-Bülten Ekim 2014: En Çok İzlenen Film Hakkında

En Çok İzlenen Film Hakkında

BLACK SWAN : SİYAH KUĞU

Yönetmen: Darren Aronofsky

Yapımcı: Ari Handel
Scott Franklin
Mike Medavoy
Arnold Messer
Brian Oliver

Senarist: Mark Heyman
Andres Heinz
John McLaughlin

Hikaye: Andres Heinz

Oyuncular: Natalie Portman
Vincent Cassel
Mila Kunis
Barbara Hershey
ve Winona Ryder

Müzik: Clint Mansell
Pyotr Ilyich
Tchaikovsky (adı geçmiyor)

Görüntü Yönetmeni: Matthew Libatique

Sanat Yönetmeni: Andrew Weisblum

Tür: Psikolojik gerilim - Dram

Yapım yılı, ülkesi: 2010 - ABD

Süre: 108 dakika

Dil: İngilizce                                                                                      

 

Amerikan psikolojik gerilim filmi olan Siyah Kuğu'nun (Black Swan) hikayesi Tchaikovsky'nin Kuğu Gölü bale gösterisi etrafında dönüyor. Gerçek bir yaşam öyküsününden alınan film, 1 Eylül 2010 tarihinde, 67. Venedik Uluslararası Film Festivali'nin açılış filmi olarak gösterildi. Natalie Portman bu flmiyle ilk Akademi Ödülü'nü aldı.

Film Özeti

New York’ta önemli bale topluluklarından birinde genç ve yetenekli bir dansçı olan Nina Sayers (Natalie Portman) hayatını baleye adamıştır. Bale en büyük tutkusu, yaşam amacıdır. Eski bir balerin  ve bu konuda çok hırslı olan annesi Erica (Barbara Hershey) ile birlikte yaşamaktadır. Annesi, Nina'ya hamile kalınca baleyi bıraktığından, yarım kalan hayalini kızının omuzlarına yüklemektedir. Her şeyin mükemmel olmasını istemekte, kızının mutluluğundan ziyade kendi hayallerinin yıkılma ihtimaline karşı çabalamaktadır.  Bu da Nina’yı, mükemmel olması yönünde kamçılamaktadır. 

Oyun yönetmeni Thomas Leroy (Vincent Cassel), yeni sezonda "Kuğu Gölü Balesi" ni yeniden sahneye koyacaktır. Seyirci çekmekte zorlanan bale topluluğu, artık yaşlanmış olan eski yıldızları Beth MacIntyre (Winona Ryder)'ın yerine yeni bir baş balerin seçmeye karar verir. Nina'nın hep hayalini kurduğu fırsattır bu. Ancak, sezonu açacakları Kuğu Gölü Balesi'nde başrolü canlandırabilmek için; zarif, masum ve kırılgan Beyaz Kuğu ile onun karanlık, hırslı ve şehvetli kötü ikizi olan Siyah Kuğuyu aynı anda bedenleştirebilmesi gerekmektedir.

Leroy'un ilk tercihi kırılgan ve masum Nina olur. Nina bunu gerçekleştirebilmek için elinden geleni yapsa da, o güne dek aşırı kontrolcü annesiyle, hala küçük bir kız çocuğu gibi yaşamış olan Nina için kendi içindeki kötücül, yırtıcı ve seksüel tarafları bulup çıkarmak sancılı bir süreç olacaktır. 

Bu rol için başka bir rakibi daha vardır ve o da yönetmen Leroy'u etkilemeyi başarmıştır. Beyaz Kuğu rolünde harikalar yaratan Nina ne kadar çok çalışırsa çalışsın içindeki Siyah Kuğu'yu ortaya çıkaramıyordur. Fakat rakibi Lily, Siyah Kuğu performansında Nina'dan çok daha iyidir.  Lily, Nina’nın tam zıddıdır ve bu hal, rekabeti ve yeni doğacak bir yakınlığı körükler. İki genç dansçı arasındaki rekabet garip bir arkadaşlığa dönüşürken, Nina da kendi karanlık tarafıyla yüzleşmeye başlar. Bu yüzleşme her ne kadar onu mahvedebilecek türden bir kayıtsızlığa dönüşse bile...
 
Nina'nın ruhunda siyahla beyazın iç içe geçişine, karanlıkta kalan yanına ışık tutuşuna tanıklık ediyoruz. Beyaz Kuğu mu? Yoksa Siyah Kuğu mu? Beyaz Kuğu rolünü ne kadar iyi yapabiliyorsa Siyah Kuğu'yu da yine aynı mükemmelikte yapmak zorunda olan Nina; masum tarafını bir kenara atıp, içindeki karanlık şehvetli karakteri ortaya çıkarmaya çalışırken beyninin kendisine oynadığı oyunlara karşı kendini savunabilecek mi?
İyilik timsali Beyaz Kuğu ile karanlığın güzeli Siyah Kuğu’yu canlandırmak, hep bembeyaz yaşamış ürkek, masum, baleden ve annesinden başka hayata kapılarını kapatmış Nina’yı eninde sonunda dönüştürecektir. 
Kusursuzluk için kendi olmaktan çıkan bir balerini konu alan "Siyah Kuğu"yu baştan sona heyecan içinde izlemek mümkün. Nina'nın baskıcı ve benmerkezci annesi, dehayla delilik arasındaki kadın düşkünü yönetmeni, kıskanç bir rakibe kimliğinden bazen sıcak bir dost maskesiyle sıyrılan Lily karakterleri ve fonda sürekli çalan Çaykovski eşliğinde yaşananlar, gerçekle rüya, daha doğrusu kabus arasında gidip gelen bir maceraya dönüşüyor. İnsan ruhunun en gizli derinliklerine yolculuğa çıkıyor, insanın karanlıkta kalmış yanını keşfedişine, tüm sancılarına rağmen bu karanlığı gün yüzüne çıkarışına tanıklık ediyoruz. 

Konusu itibariyle; yaratma süreci içerisindeki her sanatçının yaşadıklarından farklı değil belki de. Ancak Nina'nın cinsellik dahil hayatın tüm geçici zevklerini yadsıması, kendisini tümüyle mesleğine ve başarıya adamışlığı, bir çocuğun masum tutkusuyla işine bağlılığı; "Siyah Kuğu"yu kendisini ölümüne sanatına adamış sanatçı üzerine yapılagelmiş diğer filmlerden farklılaştırarak, muhteşem bir melodramın ortaya çıkmasını sağlıyor.

 

Farklı arayışlar içerisinde olan yönetmen Darren Aronofsky, ruhsal açıdan uçlardaki karakterleri anlatmayı tercih ediyor. Fantastik gibi görünen ancak aslında tamamen psikolojik temelli olan birçok gönderme yapıyor filmlerinde. Siyah Kuğu'da da şizofreni olarak tanımlanabilecek bir durumu ele alan Aronofsky, modernizmle birlikte giderek artan varoluş sancılarına vurgu yapıyor. Film siyah ile beyazdan oluşuyor, gri yok. Bilinen üslûpları bozarak kendine has yeni söylemler geliştiren Aronofsky'nin dinamik görsel tekniği; kahramanlarının psikolojik gel-git'lerini seyirciye aktarmadaki becerisi dikkat çekiyor. İnsanın kendisiyle mücadelesini, bastırdığı, gizil kalmış yanına eğilimini, hırslarıyla cebelleşmesini sakin ve aynı zamanda keskin bir dille anlatmayı başarıyor.

Yönetmen Darren Aronofsky ve görüntü yönetmeni Matthew Libatique'in filmdeki en önemli başarısı, olağanüstü bir dinamizm ve kamera kullanımıyla özellikle bale sahnelerinde göze çarpıyor. Yer yer görsel efektlerle desteklenmiş olsa bile, Natalie Portman'ın bu sahnelerdeki fiziksel performansı da göz dolduruyor. 

Filmde her oyuncu rolünün hakkını fazlasıyla verirken, Natalie Portman'ın oyunculuğu özellikle dikkat çekiyor. Kuğu Gölü Balesi'nin sahne aldığı son 20 dakika izleyiciyi büyülüyor. Portman, mükemmel ötesi oyunculuğu, bakışları, halüsinasyonlarla gerçeğin iç içe geçişindeki başarısıyla rolüyle adeta bütünleşiyor ve abartılı karakterini yönetmeninin istediği oranda abartarak perdeye yansıtmayı başarıyor. Olağanüstü bir çaba göstererek, dansından dramına, oyunu aşıp rolü birebir yaşamaya kadar ulaşan Portman, hayatının performansını ortaya koyuyor.  
Portman'ın muhteşem ve zaman zaman abartılı performansının yanında Mila Kunis'in doğal ve rahat oyunculuğu ile kendi gibi davrandığı hissini yaşatması, filmde iki karakter arasındaki zıtlığı daha da ön plana çıkarıyor. Nina'nın tam zıddı olan Lily; cinsel açıdan özgür, insan ilişkilerinde rahat ve Siyah Kuğu'yu hiç zorlanmadan oynayabiliyor. Bu durum, Nina'nın kaygılarını daha da arttıryor. Kulis'in bu doğal ve rahat oyunculuğu Natalie Portman'ın performansını da yükseltiyor.

Siyah Kuğu senaryosuyla izleyiciye farklı bir şey sunmuyor belki ancak hem şizofreniyi hem de bir sanatçının eseriyle özdeşleşmek uğruna hangi uçlara gidebileceğini, müthiş bir görsel beceriyle perdeye etkileyici bir şekilde yansıtmayı başarıyor. Sesin kullanımı, film ile uyumlu müziği, koreografisi, görselliği, artan gerilimi, finali, karakterin dönüşümü, yan karakterlerin desteği ve diyaloglar ile başarılı bir film çıkmış ortaya. Psikoloji, dram, gerilim iç içe. Gerçek ile hayalin-rüyanın birbirine karıştığı filmi merak içinde, sıkılmadan izliyorsunuz. 

Natalie Portman'ın performansı, filmin olağanüstü gişe başarısı ile Siyah Kuğu,  tüm dünyada en çok konuşulan birkaç filmi arasında yerini alıyor. 
 
Özellikle psikolojik gerilim türünü sevenlerin keyif alarak izleyeceği bir film.

Black Swan / Siyah Kuğu - Fragman