Tour EDF is an office skyscraper located in La Défense, the high-rise business district west of Paris, France.
The tower was built for Électricité de France (EDF), France's main electricity company, and hosts company's offices.
Mimardan izinsiz projesinin kopyalanması, yaptığı binasının yıkılması, binanın cephesinde değişiklikler yapılması ya da tabelalarda adının geçmemesi…. Aslında hepsi birer hak ihlali… Peki mimarlar ya da işverenleri bu hak ihlallerinin ne kadar farkında? Mimarlar haklarının ne kadar savunucusu? Konuyu hukukçularla ve mağdur mimarlarla konuştuk.
Mimarlar çizdikleri proje, yarattıkları eser ile 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan kaynaklanan haklara sahip. Ama bu haklar gerek özel sektör, gerek devlet eli ile gasp edilebiliyor. "Mimar hakları mı? O da ne ki?" denilerek, bu ihlaller günlerce tartışılıyor, güncelliğini koruyor.
Mesela bir işverene bağlı olarak çalışan bir mimarsınız. Çizdiğiniz bir projede değişikliğe gidiliyor. Size sorulmadı. Burada nasıl bir hak sahibi olursunuz? Sözleşmeye “tüm haklarımı devrettim” diye yazıp imzaladığınızda, haklarınızı gerçekten devretmiş oluyor musunuz? Bir mimarı proje çiziyorsunuz diyelim. Projenin çizimi aşamasında işveren bir gerekçe ile görüşmeyi kesiyor. Fakat projeniz kullanılıyor. Burada ne yapmalısınız? Haklarınız biliyor musunuz?
5846 nolu yasanın peşinden, “mimarların fikir haklarını”, Mimarlar Odası Hukuk Bürosu’ndan Avukat Can Atalay, İstanbul Aydın Üniversitesi İdare Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören ve Mimar Ege Karabağ ile tartıştık. İşte bilinmesi gerekenler…
Mimarların Hakları Neler?
Prof. Dr. Gürsel Öngören, bir işverene bağlı ve serbest çalışan olmak üzere mimarların 5846 no’lu yasa çerçevesinde korunan manevi ve maddi haklarının olduğunu belirti. Öngören bu hakları şöyle özetledi:
Mimarlar haklarınız var!
“Öncelikle burada mimarların manevi hakları var. Adının eser üzerinde belirtilmesi hakkı vardır. Projede mimardan izin alınmadan değişikliklerin yapılmaması gerekiyor. Mimar gerek duyduğu zaman yaptığı binanın görsellerini kullanabilme hakkına sahiptir. Projenin orijinallerini sergilerinde sergileyebilme hakkı var. Mimarlar manevi haklarının yanında, bir de maddi hakları sahip. Örneğin, mimar yaptığı işin karşılığı olarak ücretini almak zorundadır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, mimarların projelerinin izinsiz olarak çoğaltılamamasını getiriyor. Mimardan izin alınmadan mimarın çizdiği projenin replikasını (kopyasını) yapamazsınız. Mimarın bu projelerini sergileyebilme hakkı vardır ki biz buna temsil hakkı adını veriyoruz. Bunun dışında bir de umumi genel iletişim araçları ile yayma hakkı dediğimiz bir hakkı var. Mimarın çizdiği projenin, diyelim müteahhitin web sitesinden gösterilebilmesi ya da tv programlarında gösterilebilmesi için, sözleşmede bazı haklarını mal sahibinin devralmış olması gerekir.
Mimarlar Odası Hukuk Bürosu’ndan Avukat Can Atalay, serbest mimarların yanında, işverene bağlı olarak çalışan mimarların da fikri haklarının olduğunun altını çizdi. Atalay şöyle konuştu: “Bağlı çalışan mimarın da fikri haklarının söz konusu olduğu durumlar olabilir. Bunun her bir özel olayda, teker teker değerlendirilmesi gerekiyor. Bağlı çalışan mimarların akıllarının bir köşesinde bu durumu bulundurmalarında yarar var”.
Peki uygulamada ne tür sorunlar yaşanıyor?
Hukukçular yasanın ihtiyacı karşıladığını fakat uygulamada sıkıntılar yaşandığının altını çizdi. Hukukçular çoğunlukla mimarların kendi haklarını bilmediğinden şikayetçi.
“Mimarlar kendi haklarını bilmiyor”
Atalay, mimarların kendi haklarını takip etmeyişinin sıkıntılara neden olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Örneğin bir mimar Avan projeyi, asgari ücret tarifesinin altında bir paraya hazırlıyor, ardından muvafakat ediyor. Diyor ki: ‘Ben uygulama projesini başkasının çizmesine izin veriyorum’. Çünkü mimarın beklentisi şu yönde: ‘Uygulama projesini de bana çizdirirler. Uygulama projesinden para kazanırım’. Bu tür muvafakatnameyi verdikten sonra, uygulama projesini başkasına çizdirdiklerinde mimarlar seslerini çıkartmaya başlıyor. Bu tür şeylerin yapılmamasında fayda var. Mimarların her bir proje türünün karşılığı olan bedeli istemeleri gerekiyor. Ayrıca baştan muvafakatname vermemeleri lazım”.
“Tüm hakların devri mümkün değil”
Öngören, mimarın yanı sıra, işveren konumundaki kişilerin ya da firmaların da fikir haklarının ne olduğunu bilmemelerinden kaynaklı sıkıntılar olduğunu ifade etti. Öngören, 5846 no’lu yasanın sistematiğine göre, bir hakkın alıveriş konusu yapılabilmesi için mutlaka sözleşmenin yazılı olmasının , hakların içeriğini açık olarak sözleşmede bulunması gerektiğinin altını çizdi. Öngören sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm haklarımı devrettim şeklinde bir yazılı beyanın hiçbir geçerliliği yok. Ya da “mimar bütün haklarını devretmiştir” şeklinde bir sözleşme maddesi varsa, bu maddenin de geçerliliği yok. Bu hakları devraldığını zanneden işveren, mimardan sadece bu projeyi uygulama hakkı elde etmiş olur. Bunun dışındaki diğer hakları almamıştır”.
En çok ihlaller nerede yaşanıyor?
Gürsel Öngören en çok karşılaştığı hak ihlallerini şöyle özetledi: “En çok karşılaşılan ihlaller, mimarından izin alınmadan projesinde değişiklik yapılarak uygulanması ve yine mimardan izin alınmadan, aradan yıllar geçtikten sonra binanın cephesinin ya da iç tasarımlarının değiştirilmesi”.
“En çok ihlaller organize sanayi bölgeleri ve serbest bölgelerde”
Can Atalay, en çok hak ihlallerinin organize sanayi bölgeleri ve serbest bölgelerde yaşandığına dikkati çekti. Atalay, “Burada imar müdürlükleri bağımsız olduğu için, o bölgelerde çok fazla fikri hak ihlalleri örnekleri ile karşılaştık. Çünkü orada denetim çok daha az. Odadan belge almadan mimarların projelerinin kabul edilmesine ilişkin genelgede de çok ciddi sorunlar yaratacak. Odadaki kayıt sistemi, veri tabanı fikri hakların korunması açısından önemli kaynak” dedi.
Peki ya devletin yaptığı hak ihlalleri?
“’TOKİ, mimarları bu şekilde çalıştırmamalısın’ denmeli”
Atalay, TOKİ gibi kamu idarelerinin “tip proje” yaptırdığını belirterek, bunun dolaylı olarak mimarların haklarını olumsuz yönde etkilediğini ifade etti. Atalay şöyle söyledi: “Mimarlık belli bir arazide, belli koşullarda bir yapı yapılmasına ilişkin çözümler getirme işidir. Örneğin, tip projenin hem dereye yakın bir yere, hem de bir tepede bulunan araziye bu kadar rahat uygulanabilmesini garip karşılıyorum. Ortada kamusal kullanıcı açısından sıkıntılı bir durum var. Bu fabrikasyon üretimi kabul ettiğimiz zaman, orada çalışan mimarın karşısına şu çıkıyor: projeyi çiziyor, her yerde de bunun uygulamasını muvafakat ediyor. Ama aksi olsa, her bir proje için, ayrı bir mimar istihdam edilecek. Şurada itiraz etmek lazım: ‘TOKİ sen bu kopya binalarını her yere yapamamalısın. Mimarları da böyle çalıştıramazsın’ denmeli”.
Mimarlar ne yapmalı?
Atalay, mimarların fikri haklarını bilmesi gerektiğini vurgulayarak, haklarından vazgeçmemeleri gerektiğini söyledi. Atalay: “Mimar bir sorun ile karşılaştığında bunu hukuki bir mesela haline getirmeli. Bunu hem örgütü ile paylaşmalı, hem de kendisi bununla ilgili hukuki süreçlerde bulunmalı” dedi.
“Mimarlarda özgüven eksikliği var”
Öngören, mimarlarda işverenin önüne koyduğu sözleşmeyi müzakere etmesini önleyen özgüven eksikliği olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle tamamladı: “Mimarların en büyük sıkıntısı sözleşme yaparken hukukçu kullanmamaları. Çoğunlukla işveren tarafından hazırlanmış bir sözleşme, mimarların önüne geliyor. Mimarlar hiçbir sözleşme maddesini müzakere etmeden imzayı atıyor. Mimarlarda özgüven eksikliği var. Bunu işverenle müzakere edemeyeceklerini düşünüyorlar. Mimarların bu özgüven eksikliğinden kurtulmaları lazım”.
“Serbest bölgede hak ihlali yaşadım”
Mimar Ege Karabağ, serbest bölgede fikir hakkı ihlali yaşadığını belirterek, yasal yollara başvurduğunu söyledi. Karabağ, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Serbest bölgede fabrikası olan bir firma, fabrikasının yerine bir ek yapmak istedi. Bu amaçla bir proje yönetim şirketi ile anlaşmış. Mimar olarak ben, değişik projecilerle beraber bu firmaya proje yönetim hizmeti sunmaya başladık. Firma ile tartışıldı, görüşüldü, bu süreç iki yıla yakın bir süre bu devam etti. Ruhsata başvurup, izinlerini alıp, inşaata başlayacak son noktaya gelindi. Büro tescil belgelerini vereceğimiz sırada dediler ki, ‘biz bu projeyi artık yapmak istemiyoruz’. Ben de ödemelerin tamamlanmasını istedim. Bana, ‘biz vazgeçtik, dolayısı ile ödeme de yapılmayacak’ dendi. Mantıksız olmakla beraber kabul edilebilir bir şey olduğunu düşündüm. Fakat bir sene sonra fark ettik ki, inşaat sürüyor. İnşaat serbest bölgede içinde olduğu için oraya girip çıkmak da kolay değil. Üzerine bir tescil davası açtık. Bilirkişi geldi, inceledi, “Evet. Ege Karabağ’ın projesindeki bina yapılmaktadır” dedi. Peki ruhsatta esas olan projeyi isteyelim dedik. Nasıl oluyor da hangi proje ile inşaat yapılıyor? Aynı benim çalıştığım proje çok ufak değişikliklerle üzerinde çok küçük oynamalar yapılmış başka bir mimar tarafından imzalanmış. Değişiklikler de, yanlış.. Mimara ulaşıldı. Mimar dedi ki, “Bana bunlar hazır geldi. Benden sadece imza atmam istendi. Bunu da ispatlayabilirim. Hiçbir zaman ben çizdim diye bir iddiada bulunmadım” dedi. Bunu mahkemede de sundu. İlk tespit için dava açtık. Lehime sonuçlandı Tekrar tazminat için dava açtık, o da lehime sonuçlandı”
“Hakkımızı korumak için projelerimizi odadan tescil ettirmeliyiz”
“Öncelikle kendi meslektaşlarımızın hakkına, kendimiz saygı göstermeliyiz. Hakkımızı korumak için projelerimizi odadan tescil ettirmeliyiz. İş hukuksal boyuta geldiği zaman rahatlıkla delil olarak kullanılabiliyor. Bir de oda ücret tarifesi var. Bu bir değerlendirme sistemidir. Bu değerlerin altındaki rakamlara sadece imza atmak için iş yapılmaması gerekiyor”
Kaynak: yapi.com.tr