|
Konusu: “Siddhartha'da soylu bir Brahman ailesinin oğlu Siddhartha'nın öyküsü anlatılmaktadır. Siddhartha'nın amacı gerçek bilgeliğe ulaşmak ve Buddha olmaktır. Bu nedenle ailesinden ayrılıp, çilecilere (Samanalar) katılır. O da bir Samana olur. Çileciler dünyayı ve çocuk insanların isteklerini küçümserler, çile çekerek, dilenerek yaşantılarını sürdürürler. Bir gün Gotama-Buddha ile tanışırlar. Birçok insan onun öğretilerini benimseyip, öğrencisi olmuş, komünal bir yaşam sürmektedirler. Gotama, öğrencilerine acıların kaynağından ve onların nasıl yok edileceğinden söz eder. Hasta bir dünyadan ve yaşama katlanmanın zorluğundan söz eder. Ancak bu öğretiler Siddhartha'yı tatmin etmez. Çünkü artık öğretmenlerinden öğreneceği bir şey kalmadığına inanmaktadır. Derin murakabalara daldığı yol arkadaşı ve dostu Govinda'yla yolları ayrılır. Sonra dünyada varolan ancak hiç yaşamadığı hazların peşine düşer. Güzel fahişe Kamala ile tanışır, ardından ticaretle uğraşmaya başlar. Ancak hiçbir zaman içindeki Samana ruhu ölmez. Sonunda yaşamını ne kadar değersizce ve anlamsızca geçirdiğini fark eder. Om'a (kusursuzluk, mükemmellik) ulaşamamıştır. Kamala'yla tanıştığı zaman övündüğü üç özelliğini yitirdiğini anlar; düşünmek, beklemek ve oruç tutmak. Yıllar önce 'Dostluğun senden alacağım ücret olsun' diyen ve onu ırmağın karşısına kayığıyla geçiren kayıkçıyla tekrar karşılaşır. Kayıkçıdan ırmağın en iyi öğretmen olduğunu öğrenir. Çünkü ırmakta Siddhartha kendi yüzünü, öldürdüğü sandığı ben'ini görür. Babasını, sevgilisini, oğlunu, çok sevdiği arkadaşı Govinda'yı görür. Her yaşamdaki yok edilmezliği, her andaki sonsuzluğu derinden hisseder. Yaşamı yüreğinde duyumsamayı öğrenir. İnsanların dünyevi isteklerini, kaygılarını anlamaya başlar. Çünkü artık öğrenmiştir; bilgelik bir başkasına anlatılamaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik boş bir uğraştan öteye gidemez.”
Arka Kapak: “Genel olarak herkesçe kabullenilmiş Buddha imgesini aşan bir Buda yaratmak, daha önce eşine rastlanmamış, büyük bir başarıdır. Siddhartha, benim gözümde, Kutsal Kitap’tan kat kat üstün bir ilaçtır...” 20. yüzyılın en büyük romancılarından Henry Miller’a bu sözleri söyleten Siddhartha, 1946 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Hermann Hesse’nin başyapıtıdır. I. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda, insanları kendi yaşamlarını kurmaya çağıran, Doğu gizemciliğini yücelten Siddhartha, kuşaklar boyunca nerdeyse bir “kutsal kitap” gibi okunmuştur. Siddhartha’da, Buda’nın yaşamının ilk yıllarını şiirsel bir üslupla anlatan Hesse, insanın öz benliğini bularak uygarlığın yerleşik biçimlerinden kurtulmaya çalışmasını işler. “Bu kitapta,” der, “tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan, tüm ırkların, tüm bireylerin benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım.”
Siddharta; ruhbilimi, Doğu mistizmi ve Hint felsefesine ilgisiyle tanınan Hermann Hesse’nin Hint düşünce sistemini konu alan en önemli eserlerinden birisidir. Tüm doğmalardan kurtularak, kendi keşif yolculuğuna çıkan Siddhartha, okuyucuyu da içsel bir yolculuğa sürüklüyor ve bu yolculukta rehber görevi üstleniyor…
Satır Arası Cümle ve Kesitler...
* Sevgi, dostum Govinda, herşeyin başı gibi görünüyor bana. Dünyanın iç yüzünü görmek, onu açıklamak düşünürlerin işidir. Benim için tek önemli şey, dünyayı sevebilmektir; onu aşağılamamak, ona ve kendime hınç ve nefret beslememek, ona, kendime ve bütün varlıklara sevgiyle, hayranlıkla ve huşuyla bakabilmektir.
* Kimse öğretiyle kurtuluşa kavuşamaz...
* Bu yüzdendir ki, yolculuğumu sürdüreceğim – bir başka öğreti, daha iyi bir öğreti aramak için değil hani, çünkü biliyorum ki, böyle bir öğreti yoktur, tüm öğretilere ve öğretmenlere sırt çevirip, hedefime tek başıma ulaşmak ya da bu uğurda ölmek için yapacağım bu yolculuğu...
* Bir başkasının yaşamı konusunda yargıda bulunmak bana düşmez. Bir tek kendim, yalnızca kendim için bir yargıya varabilir, bir şeyi seçer ya da yadsıyabilirim...
* Yo, Siddhartha’nın bundan böyle elimden kayıp gitmesine izin vermeyeceğim. Bundan böyle düşünmeye ve yaşamaya Atman’la ve dünya ıstırabıyla başlamayacağım. Bundan böyle kendimi öldürüp, kendimi parçalara ayırıp da yıkıntıların ardında bir giz aramaya kalkmayacağım. Bundan böyle ne Yoga, ne Veda, Ne Atharva veda, ne çileciler, ne de herhangi bir öğreti olacak öğretmenim. Kendi kendime öğretmenlik yapacak, kendi kendimin öğrencisi olacak, kendimi tanımaya, Siddhartha’nın gizini tanıyıp öğrenmeye çalışacağım…
* Amaç ve töz, nesnelerin arkasında bir yerde değil, onların içindeydi, her şeydeydi kısaca...
* Anlamını çıkarmak istediği bir yazıyı okuyan biri, işaretleri ve harfleri küçümsemez, yanılsama, rastlantı ve değersiz bir kabuk diye bakmayıp okur, inceler ve sever onları, her harf karşısında böyle davranır...
* Söz dinleyiş, dıştan gelen buyrukların değil, yalnızca içten gelen sesin dediğini yapmak, iyi olan bu, yapılması zorunlu olan buydu, başka bir şey değil...
* Her şey dönüp, gelir...
*Dostluğun, senden alacağım ücret olsun.
* Diyelim ki, suya bir taş attın, en kısa yoldan suyun dibine iner... Kendine bir hedef belirledi, kafasına bir şey koydu mu Sıddhartha’da da değişik değildir durum. Siddhartha hiçbir şey yapmaz, bekler, düşünür, oruç tutar, ama taş nasıl suyun içinde yol alırsa, o da dünyada ki nesneler içinden yol alıp gider, bir şey yapmaksızın, kılını kıpırtdatmaksızın; bir şey çekip götürür onu, düşecek oldu mu, koyverir kendini, düşer... Belirlediği hedef kendine çeker onu, çünkü hedefinden onu alıkoyacak hiçbir şeyin ruhundan içeri sızmasına izin vermez... İşte Samanalar’ın yanında Siddhartha’nın öğrendiği şey...Kalın kafaların büyü diye nitelediği ve cinlerin başının altından çıktığına inandığı şey. Cinlerin başının altından çıkan hiçbir şey yoktur, cinler yoktur çünkü. Herkes büyü yapabilir, belirlediği hedefe ulaşabilir, yeter ki düşünmesini, beklemesini ve oruç tutmasını bilsin...
* Yazmak iyidir, ama düşünmek daha iyi; akıllılık iyidir, ama sabretmek daha iyi...
* Siddhartha bir ara şöyle dedi Kamala’ya. ‘Sen de benim gibisin, insanların büyük çoğunluğundan farklısın. Kamala’sın sen, yalnızca Kamala; içinde dingin bir yer, sığınılacak bir yer var, ne zaman istersen benim gibi oraya çekilebilir, kendini kendi evinde hissedebilirsin. Pek az insanda vardır bu, oysa herkes buna sahip olabilir...
* Bilinmesi gereken şeyleri insanın kendisinin tatması iyidir diye geçirdi içinden....
* Sen de ırmaktan bir şey öğrendin mi o gizi, zaman diye bir şey olmadığını?
- Evet Siddhartha diye cevapladı Vasudeva. Senin demek istediğin şu olacak sanırım... Irmak aynı zamanda her yerdedir, kaynadığı yerde, döküldüğü yerde, çağlayanda, kayıkta, akıntı yerinde, denizde, dağda, aynı zamanda her yerde ve onun için yalnızca şu an vardır, geçmişin gölgesi diye bir şey bilmez ırmak, geleceğin gölgesi diye de bir şey bilmez...
* Gerçekten arayan biri, gerçekten bulmak isteyen biri hiçbir öğretiyi benimseyemezdi...
* Bir kimse arıyorsa, gözü aradığı şeyden başkasını görmez çokluk, bir türlü bulmasını beceremez, dışarıdan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz, çünkü aklı fikri aradığı şeydedir hep, çünkü bir amacı vardır, çünkü bu amacının büyüsüne kapılmıştır. Aramak, bir amacı olmak demektir. Bulmaksa, özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak...
* Bilgelik bir başkasına anlatılamaz, bir bilginin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik aptalca bir şey gibi gelir kulağa...
* Hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda, ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez...
* Ben konuşmalarında değil, düşüncelerinde değil, yalnızca eylemlerinde ve yaşamında görürüm büyüklüğünü...
* Hiçbir gerçek yoktur ki, karşıtı da gerçek olmasın...
YAZARI HAKKINDA:
Hermann Karl Hesse
|
Hermann Karl Hesse (takma adı: Emil Sinclair; 2 Temmuz 1877, Calw; 9 Ağustos 1962, Montagnola, İsviçre) Yarı Alman yarı İsviçreli şair, yazar ve ressam. 20. yüzyılın en önemli yazarlarından biridir. İlk şiirini yirmi beş yaşında yazmıştır. 1904'te serbest yazarlığa başlamış olup romanları, öyküleri, denemeleri, şiirleri, politik makaleleri ve kültür alanındaki eleştirel yazılarıyla tüm dünyada 100 milyonu aşkın okura ulaşmıştır. Kendini kanıtlama, kendi olma, yazarın kendini yansıtması, bireyin kendini aşması gibi temaları içeren Bozkırkurdu, Siddharta, Peter Camenzind, Demian, Narziss ve Goldmund, Çarklar Arasında ve Boncuk Oyunu romanları yazarın en tanınan edebi eserleridir. |
APOCALYPSE NOW Orijinal Adı: Apocalypse Now (Redux) Orijinal Dili: İngilizce |
Joseph Conrad'ın “Heart of Darkness” (Karanlığın Kalbinde) kitabından Francis Ford Coppola tarafından sinemaya uyarlanan film, sinema tarihinin en ünlü savaş filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. Coppola, kolonileşme döneminde geçen kitaptaki hikâyeyi Vietnam Savaşı'na taşımış.
Konusu: Yüzbaşı Willard (Martin Sheen), Vietnam’da Amerikan ordusuna başkaldıran ve vahşi yöntemlerle bir orman kabilesini yöneten Albay Walter Kurtz’ü (Marlon Brando) bulup öldürmekle görevlendirilir. Kurtz’ün izinde, insan yüreğinin karanlığıyla savaşın gerçekliği arasında kalan Yüzbaşı Willard, çok geçmeden sonsuz bir kâbusun içine sürüklenecektir. Yol boyunca başından türlü türlü olaylar geçen Willard anlar ki; sadece Albay Kurtz değil, tüm Kamboçya delirmiştir.
Film doruk noktasına Yüzbaşı Willard'ın, Albay Walter Kurtz'e (Marlon Brando) ulaşmasıyla varıyor. Francis F.Coppola'nın filmografisindeki en iyi film olan "Kıyamet" de Marlon Brando son yarım saatten daha az bir süre gözükse de inanılmaz bir kişilikle çıkıyor karşımıza.
Film başlangıcından itibaren filmin sonuna doğru Walter Kurtz’un sorduğu “Gerçek özgürlük üzerinde hiç düşündün mü? Başkalarının yargılarından hatta kendi yargılarından bile kurtulduğun bir özgürleşme?” sorusu için hazırlıyor sanki izleyiciyi ve bunu öyle bir sahne ile yaşatıyor ki; tüm yargılar yok oluyor; iyi, kötü, doğru, yanlış hepsi siliniyor. Film, izleyiciye Walter Kurtz’un bahsettiği özgürleşmeyi yaşatıyor ve bu duygunun etkisinden çıkıp, yargıları tekrar devreye sokmak epey zaman alıyor.
Film bir yandan Vietnam Savaşı ile ilgili Amerika’ya kendi sorgulamasını yaptırırken, diğer yandan da izleyiciyi kendi karanlığıyla yüzleşmeye çağırıyor. Uzun bir film ancak öyle akıcı ki, bittiğinde daha devam etmeliydi duygusunu yaşatıyor. Gerçi yarattığı duygudan çıkmak epey bir vakit aldığından 195 dakikalık sınırlarını aşıyor. "DEHŞET" in muhteşem anlatıldığı bir film.
Film Hakkında Notlar:
- Etkileyici bir açılış sahnesi: Uçmakta olan helikopterlerin gürültüsüne karışan “The Doors"un "The End" parçasının eşliğinde, Amerikan helikopterlerinin Napalm bombalarını tropik ormana bırakmasıyla bir anda kavrulan ormanın görüntüsü…
- Film çekimleri çok zorlu bir ortamda uzun bir süre boyunca sürmüş ve maddi açıdan büyük zarar edilmiş. Filmin çekimi için 6 hafta öngörülmüş, ancak çekimler 6 ay sürmüş, 12 milyon $ bütçesi olan film, 40 milyon $'a mal olmuş.
- Martin Sheen in canlandırdığı Willard rolü için düşünülen ilk isim Steve Mcqueen miş. Daha sonra Harvey Keitel seçilmiş, ancak 1 aylık çekimlerden sonra Coppola, Keitel ile tartışıp onu kovmuş yerine Martin Sheen'i almış, tüm çekimler yeniden başlamış.
- Kıyamet'i ilk başta Vietnam'da, yani hikâyenin geçtiği yerde çekmeyi isteyen Coppola'nın bu isteği kabul edilmemiş ve ekip Filipinler'e gitmiş, çekimlere orada başlanmış. Ancak muson yağmurları günler boyunca dışarı çıkmayı imkânsız hale getirmiş, gerilla çatışmaları olmuş, tayfun patlamış ve bütün set yıkılmış.
- Amerikan ordusu filme ekip ve ekipman desteği vermeyi reddetmiş, bütün askeri araçlar Filipinler ordusundan temin edilmiş.
- Çekimler sırasında, Martin Sheen kalp krizi geçirmiş, Coppola'ya durum iletildiğinde; “Ben öldü diyene kadar, ölü olamaz”, dediği söyleniyor.
- Francis Ford Coppola film çekimleri sırasında 40 kilo vermiş.
- 1979 yılında Cannes film festivaline son anda yetiştirilmiş. Gösteriminin ardından alkış ve yuhalama sesleri birbirine karışmış, sonunda altın palmiyeyi almıştır.
- Coppola ‘Altın Palmiye’ ödülünü almak üzere kürsüye geldiğinde; "Ben, Vietnam Savaşı'nı anlatan bir film yapmadım. Bu film, Vietnam Savaşı'nın ta kendisidir." demiştir.
- Sinema tarihinin en önemli 100 filmi arasında gösterilen 1979 tarihli “Kıyamet”; yeni kurgusuyla 202 dakikalık bir film haline gelmiş ve 29 yıl sonra “Apocalypse Now Redux” olarak beyaz perdeye geri dönüş yapmıştır.
Ödüller: