Tutunamayanlar Yazarı: Oğuz ATAY Sayfa Sayısı: 724 |
Dili ve anlatımı ağır, derin, çarpıcı; felsefe, tarih, sosyoloji, psikolojiyi içinde barındıran, sıradışı bir roman Tutunamayanlar. Bir yanda sıkıcı ve ağır bulduğundan devamını getiremeyip daha ilk sayfalarında elinden bırakanlar, diğer tarafta sonuna kadar pür dikkat okuyup, yıllarca etkisinden çıkamayanlar.
Selim Işığın içsel yolculuğuyla birlikte sizin de kendi yolculuğunuza çıktığınız; kendinizi sorgulayarak, bir hesaplaşmanın içinde bulduğunuz, düşündüren, farklı bakış açıları kazandıran bir kitap. Noktalama işaretleri olmadan yazılan bölüm okurken dikkat istiyor. İnanılmaz bir hayal gücünün eseri olan romanı okurken, zaman zaman tebessüm edip, zaman zaman hüzünleniyorsunuz. Olric'le yaptığı konuşmalar etkileyici.
Günlük hayatta karşılaşılabilecek olayların ustalıkla anlatıldığı, alışılmışın dışındaki bu romanda, türk toplumunu ve toplum içinde anlaşılmak için uğraşan aydının trajedisini bulacaksınız.
Oğuz Atay'ın ifadesiyle "Bu kitap ne ciddi kavgaların, ne büyük ve yaygın sıkıntıların, ne de ezilen insanların romanıdır; bu kitap, mustarip bir ruhun iç çekişlerinin romanıdır."
"Selim Işık'ın intihar ettiğini öğrenen Turgut Özben, ihmal ettiğini düşündüğü arkadaşının geçmişinin izini sürmeye ve Selim'in tanıdığı insanlar aracılığıyla onu tanımaya çalışır. Her insana farklı bir yönünü gösteren Selim'in görüntüsü, Turgut'un bu insanlarla konuşması sonucu okuyucunun ve Turgut'un gözünde netlik kazanacaktır. Romanda bir çok kişi vardır ama her biri aslında Selim'in hayatındaki kişilerdir ve tüm anlatılanlar Selim Işık'ı aydınlatır. Selim Işık "düşünen ve sorgulayan insan"ın simgesidir ve bu yüzden "tutunamamış"tır.
Yıldız Ecevit'in yazdığı Ben Buradayım... adlı Oğuz Atay biyografisinin ardından, romanın pek çok otobiyografik öğe taşıdığı anlaşılmıştır."
Arka Kapak:
'Tutunamayanlar', Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atay'ın bu ilk romanını "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak niteler. Moran'a göre "Oğuz Atay'ın mizah gücü ve duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar'ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır." Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, "saldırısı tutunanların anlamayacağı, rededeceği türden bir romanla yapar."
Tutunamayanlar, Oğuz Atay'ın ilk romanıdır. 1970 yılında TRT Roman Ödülü'nü kazanmıştır.
Çoğu yazar ve okuyucuya göre Modern Türk Edebiyatı'nın en önemli eserlerinden biridir. Kullanılan dil ve anlatım şekli itibariyle edebiyatta bir devrim olarak kabul edilmektedir. Berna Moran, bu kitabı hem içerik hem de biçimsel özellikleri bakımından Türk edebiyatında yepyeni bir evre olarak değerlendirmekte, Jale Parla ise Don Kişot'tan Günümüze Roman adlı çalışmasında modern ve postmodern roman bağlamında Atay'ın ve Tutunamayanlar'ın yerini belirtmektedir.
YAZARI HAKKINDA:
Yayımlanmış Kitapları:
http://tr.wikipedia.org/wiki/O%C4%9Fuz_Atay adresinden alınmıştır.
|
Oğuz Atay (d. 1934, İnebolu, Kastamonu, Türkiye) - (ö. 13 Aralık 1977 İstanbul, Türkiye), Türk yazar. Babası, VI., VII Dönem Sinop, VIII. Dönem Kastamonu Milletvekilliği yapan Cemil Atay'dır. 1951'de bugünkü adı Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji'ni, 1957'de de İTÜ İnşaat Fakültesi'ni bitirdi. Üç yıl sonra İDMMA İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayınlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayınlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı. Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır. Atay'ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar'ı 1973'te yayınladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış Prof. Mustafa İnan'ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının Romanı'nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir. Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle büyük projesi "Türkiye'nin Ruhu"nu yazamadan 13 Aralık 1977'de, İstanbul'da hayatını kaybetmiştir. Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı'na defnedildi. Öldükten sonra 1987’de Günlük, 1998’de ise Eylembilim adlı kitapları yayımlanmıştır. Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskı bile yapamayan Atay'ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı. Yıldız Ecevit'in hazırladığı Oğuz Atay biyografisi "Ben Buradayım..." 2005 yılında yayınlandı. Türk Edebiyatı'nda yazdığı Tutunamayanlar ile post-modern tarzda eser veren ilk yazarımız Oğuz Atay'dır. Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka, kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır. |
İÇİNDE YAŞADIĞIM DERİ Senaryo: Pedro Almodóvar Senaryo (Kitap): Thierry Jonquet Oyuncular: Antonio Banderas, Elena Anaya, Marisa Paredes Yapım Ülkesi: İspanya |
Konusu: Gerilim türündeki film, Fransız polisiye yazarı Thierry Jonquet’in “Tarantula” isimli 2005 tarihli romanından uyarlandı. Yönetmenin 20 yıl sonra Antonio Banderas'la tekrar bir araya geldiği 'The Skin That I Live In', kızına tecavüz eden bir adamdan intikam almaya çalışan psikolojisi bozuk bir plastik cerrahın saplantılarını ve hücrelerle ilgili yaptığı araştırmalar sayesinde yeni bir insan derisi yaratmasını konu alıyor.
Bir araba kazasında yanarak ölmekten son anda kurtulan eşini, yanıklardan oluşan görüntüden kurtarmak için yeni bir deri yaratmak üzerine çalışmalar yapan estetik cerrahı Dr. Robert Ledgard (Antonio Banderas) on iki yıl boyunca evindeki laboratuvarında çalışmaya devam eder ve domuz-insan kanı karışımıyla elde ettiği bir deri üretir.
Eşinin yanmış vücudunu görmesi üzerine intihar etmesi ve küçük kızlarının da buna şahit olmasından sonra büyük depresyon geçiren aile iyice hassaslaşmıştır. Küçük kız büyüdüğünde de psikolojisini bozan bir olay yaşayacak, bu olayın üzerine Dr. Ledgard, yaptığı deneyleri büyüterek neredeyse Dr. Frankenstein haline gelecektir...
İspanyol sinemasının başarılı yönetmenlerinden olan Pedro Almodovar'a ve onun tarzına uygun, sıradışı bir film. Dr. Ledgard'in intikam planını uygularken sergilediği soğukkanlı tutum dikkat çekici. Filmin sonunda; Dr. Ledgard'in adalet anlayışını sorgularken, kurban kim suçlu kim diye sormadan edemiyorsunuz.
Filme kendi tarzını yansıtan Antonio Banderas son derece başarılı, Elena Anaya'da çok iyi bir oyunculuk sergilemiş. Sarsıcı ve etkileyici bir film...