Skip to Main Content

Açık Bilim Zirvesi: Açık Bilim Zirvesi 2018

Açık Bilim Zirvesi 2018'in Ardından

Uzun zamandır devam eden Açık Erişim ve Açık Bilim konusunda çalışmaların önemli bir kilometre taşı olacak olan “Türkiye Açık Bilim Zirvesi”  Sabancı Üniversitesi, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Hacettepe Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi Kütüphaneleri Konsorsiyumu (ANKOS) işbirliği ile Sabancı Üniversitesi'nin ev sahipliğinde Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi the Seed’de 10 Eylül 2018, Pazartesi günü gerçekleştirildi.

Açık Bilim ve Açık İnovasyon konusundaki gelişmeleri kapsamlı bir biçimde gözden geçirmek, bu gelişmelerin Türkiye'deki Açık Erişim politikalarına, fonlama ve destek uygulamalarına yansımalarını tartışmak ve bu yönde stratejiler geliştirilmesini sağlamak amacıyla düzenlenen Türkiye Açık Bilim Zirvesi'ne; AB, YÖK ve TÜBİTAK Başkanı ve yöneticileri, üniversite rektörleri, sanayi kuruluşları, Avrupa Üniversiteler Derneği, Avrupa Üniversiteleri Bilgi Sistemleri gibi sivil toplum örgütlerinin üst düzeyde temsilcilerinden 170 kişi katıldı. Ayrıca internet üzerinden yapılan canlı yayını 1.342 kişi takip etti.

Açılış Konuşmaları:

Bilimsel yayınlara ve bu yayınların dayandığı araştırma verilerine herkesin erişebilmesini, kamu-üniversite-sanayi arasındaki bilimsel ve teknolojik işbirliğinin arttırılmasını hedefleyen Türkiye Açık Bilim Zirvesi açılış konuşmalarını; Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Geliştirmeden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şirin Tekinay, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Gültekin Gürdal, YÖK Başkan Danışmanı Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ile Sabancı Holding CEO'su Mehmet Göçmen yaptı.

Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Geliştirmeden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şirin Tekinay, Açık Bilim konusunda ülkemiz açısından çok önemli olan bu etkinliğe ev sahipliği yapmaktan dolayı duydukları memnuniyeti dile getirerek "Bugün, 10 Eylül 2018, dileriz yıllar sonra ülkemiz dünyanın bilim ve inovasyon ekosisteminde güçlü bir şekilde yerini almış halde, geriye dönüp baktığımızda, “o önemli adımın atıldığı gün oradaydık” diyeceğimiz bir gün olsun" dedi. 21. yüzyılda üniversitelerin değişen rolü dahilinde ürettiği bilgiyi sadece makale olarak değil her türlü sosyo-ekonomik değere dönüştürerek toplumun hizmetine sunma sorumluluğunu hatırlatan Tekinay, önemine vurgu yaptığı açık inovasyonun Sabancı Üniversitesi'nin öncülük etmeye ve yaymaya çalıştığı geleneklerinden biri olduğunu ifade etti. Gün boyu sürecek programı sunan Tekinay, zirvenin sonunda; üniversiteden, kamudan, endüstriden ve ihracatçılar meclisinden perspektiflerle bütün gün konuşulanların toparlanmasını, ulusal bir politikaya doğru ilerleme sağlanmasını umdukları bir tartışma paneli olduğunu belirtti. Tekinay daha  sonra, hem açık bilimin ülkemizdeki gelişmesini hem de dünyadaki tanımlarını anlatmak üzere Gültekin Gürdal'ı sahneye davet etti.

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Gültekin Gürdal,  açık  bilimle ilgili bir çok konunun değerlendirileceği ve tartışılacağı "Açık Bilim Zirvesi"nin; açık bilimle ilgili eyleme geçilmesini, aksiyon alınmasını ve ülkemiz için bir ulusal eylem planı oluşturulmasını sağlamasını umut ettiğini belirtti. Gürdal, Açık Bilimin tüm paydaşları olan TÜBİTAK, YÖK, üniversiteler ve sanayi kuruluşlarının ilk defa bir araya gelmesinden dolayı bu toplantının bir mihenk taşı, zirve olduğunu ve uygulamaya dönük bir takım kararlar çıkacağını söyledi ve teşekkür konuşmalarının ardından "Daha Güzel Bir Gelecek İçin Açık Bilim" başlıklı sunumu yaptı.

Gürdal, sunumunda dünyadaki yayın ve atıf sayılarından bahsederek, açık erişimin, açık bilimin; ekonomi, bilim insanları ve toplum için faydalarına vurgu yaptı. Hollanda ve Almanya başta olmak üzere dünyada açık bilim ile ilgili yapılan çalışmalara ilişkin bilgiler paylaşan Gürdal, çok önemli bir gelişme olarak Avrupa'da çeşitli ülkelerdeki TÜBİTAK benzeri 11 fon sağlayıcının adına "Plan S" dedikleri bir karar aldıklarını ve 1 ocak 2020'den itibaren hiç bir projeye sonuçları açık erişim olmazsa destek vermeyeceklerini açıkladıklarını, TÜBİTAK'ın da bu projeye en kısa sürede katılacağını umduğunu ifade etti.

Artık açık erişimden açık bilime geçildiğini söyleyen Gürdal, Türkiye'den İYTE'nin proje ortağı olduğu OpenAIRE ile ilgili öğleden sonraki oturumda ayrıntılı bilgi verileceğini belirtti. Gürdal, sadece yayınların değil araştırma verilerinin de paylaşılması gerektiğini vurgulayarak, açık bilim konusunda neler yapılması gerektiği konusunda önerilerini sundu.

Gültekin Gürdal'ın sunum dosyasına ve konuşma videosuna erişebilirsiniz

YÖK Başkan Danışmanı Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, Türkiye'deki üniversite, akademisyen ve öğrenci sayıları ile ilgili bilgi vererek başladığı konuşmasında, öğrenci sayılarına bakıldığında Avrupa’da Rusya’dan sonra en büyük ikinci ülke olduğumuzu belirtti. Özellikle öğrenci sayılarının hem umut vaat ettiğini hem de ciddi sorumluluklar yüklediğini söylediğini Komsuoğlu, genç beşeri sermayenin iyi yetişebilmesi için yükseköğretim politikalarını sürdürürken; 4.0 endüstri devrimini, sürdürülebilir kalkınmayı, dijital dönüşümü, bölgesel misyon odaklı kalkınmayı, akıllı uzmanlaşmayı düşünerek, programlara katarak hareket ettiklerini dile getirdi. Açık bilim başlığında bilimsel yayınlara ve bu yayınların dayandığı araştırma verilerine açık erişimi konuşmak için toplanıldığını belirten Komsuoğlu, çok fazla kullanılan bir kavram olmasına rağmen açık erişimin halen yabancı bir kavram  olduğunu dolayısıyla açılması gerektiğini vurgulayarak toplantının önemine değindi. Bu toplantı ile kalınmayıp bölgesel de olmak üzere başka toplantılarla devam edilmesi gerektiğini belirten Komsuoğlu, YÖK olarak açık bilimi önemsediklerini vurguladı. YÖK’ün 2018-2019’da sunacağı hedefli çalışmaları arasında dijitalleşme ile birlikte Açık Erişim ve Açık Bilim’in de olacağını açıkladı.

Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu'nun konuşma videosuna erişebilirsiniz.

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, konuşmasında 2012 yılından beri gerçekleştirilen bu sürecin önemli bir paydaşı olduklarını, açık erişim vaçık bilime sadece akademi anlamında değil iş dünyasında da ihtiyaç olduğunu söyledi. Türkiye'de şu anda en çok konuşulan konunun cari açık ve bu cari açığın nasıl düzeltileceği konusu olduğuna dikkat çeken Mandal; açık  erişim, açık bilim ve açık inovasyonun bir bütün olarak ele alındığında ihtiyaçlarımız açısından çok daha fazla önemli hale geldiğini vurguladı. Türkiye'nin cari açık noktasında yüksek teknolojili ürün profiline bakıldığı zaman rakamların iç açıcı olmadığını ifade eden Mandal, bu rakamın %4 lerde olduğunu ancak kendimizi referanslandırdığımız ülkelere bakıldığında bu rakamın Çin'de %25, Güney Kore'de %27, Avrupa Birliği ortalamasının ise %16 civarlarında olduğunu açıkladı ve eğer yüksek teknoloji odaklı bilgi üretimine geçilecekse, işbirliğine ve bununla ilişkilenmiş bir açık inovasyona ihtiyaç olduğunu vurguladı.

11 ülke tarafından kamunun desteklediği, yani kendi ülkelerinden çıkan tüm proje sonuçlarının açık erişim odaklı yayınevleri tarafından yayınlanması politikasının deklare edildiği "Plan S"e değinen Mandal, bu deklerasyonun önemine dikkat çekti.

Türkiye'deki açık erişim kapsamında ulaşılabilecek verileri http://arsiv.ulakbim.gov.tr/ adresinden toplamaya çalıştıklarını şu an 62 kurumdan 500.000'in üzerinde ulaşılabilen yayın olduğunu açıklayan Mandal, bu yayınların önemli bir kısmının TÜBİTAK odaklı Dergipark üzerinden yayınlanan makaleler olduğunu, TÜBİTAK ve YÖK'ün bu süreci çok daha fazla sahiplenmesi ve ulusal bir üst politikaya dönüştürmesi gerektiğini vurguladı.

Bu yıl 22-28 Ekim 2018 tarihlerine denk gelen her yıl Ekim ayının son haftası kutlanan "Açık Erişim Haftası"nda ‘aperta.ulakbim.gov.tr’ adresinden kendi ellerindeki verileri paylaşacaklarını açıklayan Mandal, YÖK ile işbirliği içinde TÜBİTAK  odaklı süreçlerde bir politika dokümanı üzerinde çalıştıklarını, TÜBİTAK tarafından desteklenen tüm projelerden çıkan yayınların ve verilerin bu arayüz üzerinden paylaşılmasının gündemlerinde olduğunu belirtti.

TÜBİTAK destek programları hakkında bilgi veren Mandal, TÜBİTAK'ın hem bilginin üretimi hem de bilginin değer zincirindeki yeri olması açısından, bu toplantı çıktılarının ve alınacak kararların kendileri için çok önemli olduğunu belirtti ve bu toplantının sonucunda oluşturulmuş olan gereksinimler ve yönlendirmelerin YÖK ile istişare halinde hazırlık aşamasında olan açık bilim politika dokümanının son aşamasına gelindiğinde önemli katkısı olacağını sözlerine ekledi.

TÜBİTAK Başkanı Prof.Dr. Hasan Mandal'ın sunum dosyasına ve konuşma videosuna erişebilirsiniz.

Sabancı Holding CEO'su Mehmet Göçmen, dünyanın çok hızla değiştiğini, hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığını, birbiriyle çelişen ve bazen de birbirini tamamlayan birçok süreci beraber yaşadığımızı ifade ederek, teknolojik gelişmelerin, veriye ulaşım ve verinin işlenme hızlarının ve veriye dayalı iş modellerinin şu anda dünyada bildiğimiz tüm iş modellerini tehdit ettiğini belirtti. Herkesin herkesle rekabet ettiği, sigorta şirketlerinin çimento satabildiği, otomobil şirketlerinin sigorta satabildiği, bankacılık, sağlık, enerji gibi sektörlerde dünyadaki tüm iş modellerinin sorgulandığı ve tekrar tanımlandığı, rekabet koşullarının değiştiği bir dönem yaşadığımızı belirten Göçmen, Türkiye'nin de bu resmin çok dışında olmadığını, bir değişime ihtiyaç olduğunu vurguladı. Teknolojinin her 5 ila 7 yılda bir değiştiğine ve yatırımlara geri dönüş sağlamanın zorlaştığına dikkat çeken Göçmen, bugün yapılan bir yatırımın birkaç sene sonra çağdışı kalma ihtimali olduğunu ifade etti. 

Türkiye'nin bu gelişen dünyada bir taraftan rekabet avantajı yaratmaya çalıştığını ve teknoloji, dijitalleşme, robotik ve yapay zekaya dayalı katma değer yaratan üretime dönme ihtiyacında olduğunu söyleyen Göçmen, diğer taraftan ise medyan yaşı 29.7 olan çok genç bir nüfusa sahip bir toplum olarak aynı politikalarla ve belki de bunlarla çelişecek şekilde istihdam sorununa da çözüm bulmak zorunda kalınacağına dikkat çekti. Göçmen, Türkiye'nin hem bir değişim ihtiyacı, hem de bu değişimi etkin şekilde yönetme ihtiyacı olduğunu vurguladı. Nüfusumuzun bir taraftan dinamik bir gelişmenin olmazsa olmazı olduğunu ama diğer taraftan da bu nüfusu sağlıklı ve sürdürülebilir bir istihdamla buluşturmamız gerektiğini ifade eden Göçmen, bu noktada eğitimin önemine dikkat çekti ve değişen bir toplumda ve iş aleminde üniversitelerin ne kadar değiştiğinin de sorgulanması gerektiğini belirtti.

Değişimlerden kendilerine düşen payı aldıklarını ve Sabancı Holding'te açık inovasyonda; sürekli kendini yenileyen teknolojilerle, Kordsa ile üniversitenin kurduğu işbirliklerle, Enerjisa'nın yurtiçinde ve yurtdışıdna teknoparklarla oluşturduğu ekosistemlerle ve yeni girmeye çalıştıkları alanlarla portföylerini hızla yenilemeye çalıştıklarını söyleyen Göçmen, eski güzel günlerde transfer ettikleri teknolojiyi 30 - 40 sene kullanarak rekabetçiliği devam ettirebiliyor iken, şu anda alınan teknolojinin ömrünün 5 ila 7 yılda bittiğini açıkladı.  

Yerli ve milliye inanan bir insan olduğunu ancak teknolojiye sahip olunmadan hiçbir şeyin yerli ve milisinden bahsedilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Göçmen, yerli üretilmeye çalışılan bir telefonun içinde %80 'den fazla ithal parça varsa ve onun teknolojisine hakim olunamıyorsa, yerel ve milli olmasına, onun da ötesinde kalıcı rekabet avantajı taşıyabilmesine imkan olmadığına dikkat çekti. Türkiye'de bir taraftan da inovasyonun, paylaşımın, herkesin erişilebileceği demokratik yapıların ve bunun oluşturduğu ekosistemin konuşulduğuna dikkat çeken Göçmen, hep beraber yaratılıp paylaşılacak yeni platformlar yeni alanlar oluşturularak, ülke ekonomisinin onların etrafında toplanması noktasına gelinmesi gerektiğini belirtti. 

Bugünkü gündemimizin yine bir açık ancak cari açık olduğunu söyleyen Göçmen, geleceğin Türkiye'sinde, medyan yaşı 29.7 olan bir ülkenin önüne hangi hedefi koyacağız, eğer o hedef bir yatırımı zorluyor ise o yatırımı, o iklimi nasıl oluşturacağız, gençlerimizi tekrar Türkiye'de kariyer sahibi olmaya nasıl özendireceğiz, gençlerimizin 2/3'ünden fazlası bir daha dönmemek üzere ülkeden giderken biz yeni ekosistemi nasıl oluşturmalıyız ve bu yeni ekosistem içerisinde tüm paydaşların yeni görev ve sorumlulukları ne olmalı, nasıl bir umut Türkiye'si inşa etmeliyiz sorularını yönelterek, bu konular üzerinde durulması çağrısı yaptı.

Avrupa Birliği'ne olan çapalanma cabalarının çok doğru olduğunu ve yürekten desteklenmesi gerektiğine inandığını, Açık Bilim Zirvesi'nin bu açıdan çok önemli olduğunu ifade eden Göçmen, bu işin altyapısını oluşturma ve paylaşımlı bir yapının oluşması, bu alanda veriye erişmenin hızlandığı ve verinin yerinde kullanıldığı bir akademi camiasının oluşmasını çok önemsediğini ifade etti. İş dünyasında da verinin kullanılmasını ve veri üzerinden yapılacak iş modellerinde şirketlerin birbirleriyle paylaşımlı olmasını da çok önemsediğini sözlerine ekleyen Göçmen, bu çabaların TÜBİTAK şemsiyesi altında ve YÖK'ün desteği ile her zaman devam edeceğini umduğunu söyledi. Göçmen, geleceğin güçlü ve sürdürülebilir büyüyen bir Türkiyesini yaratmak için herkesin tüm bu çabalara beyin kapasitelerinin sonuna kadar katkı yapması dileklerinde bulunarak sözlerini sonlandırdı.

Sabancı Holding CEO'su Mehmet Göçmen'in konuşma videosuna erişebilirsiniz.

Açılış konuşmalarının ardından; Açık Bilim Zirvesi 2018’i düzenlemede emeği geçen tüm kurum temsilcilerinin ve konuşmacıların yer aldığı hatıra fotoğrafı çektirildi.

Soldan sağa: Prof. Dr. Şirin Tekinay, İlkay Holt, Prof. Dr. Mustafa Güden, Mehmet Göçmen, SProf. Dr. Zehra Sayers, Prof. Dr. Hasan Mandal, Gültekin Gürdal, Güler Sabancı, Öğr. Gör. R. Orçun MadranProf. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, Natalia Manola, Elli Papadopoulou, Prof. Dr. Yaşar Tonta , Prof. Dr. Mehmet Özkan, Marta Teperek, Mehmet Mirat Satoğlu, Tim Smith, Prof. Dr. Ahmet E. Eroğlu.

Oturum 1: Avrupa’da Açık Bilim Politikaları, Altyapıları ve İnovasyona Etkisi

Oturum 1: Avrupa’da Açık Bilim Politikaları, Altyapıları ve İnovasyona Etkisi
Oturum Başkanı: Prof. Dr. Ahmet E. EROĞLU - Rektör Yardımcısı, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü 

“Avrupa’da Açık Bilim PolitikalarıAltyapıları ve İnovasyona Etkisi” oturumunu yöneten Prof.Dr. Ahmet E. Eroğlu, açık erişimin 2012 yılında Budapeşte'de açık erişim inisiyatifinin devreye girmesi ile başladığını ve daha sonra bugünlere gelinerek; açık erişimden, açık bilime ve açık  inovasyona doğru gidildiğini ifade etti. Bu yolda epey yol alındı söyleyen Eroğlu, oturumda söz alacak konuşmacıları tanıtarak, sırasıyla Avrupa Parçacık Fiziği Laboratuvarı CERN’de İşbirliği, Cihazlar ve Uygulamalar Grubu Başkanı Tim Smith, ATHENA Araştırma ve Yenilikçilik Merkezi ve Atina Üniversitesi Enformatik ve Telekomünikasyon Bölümünde araştırma görevlisi Natalia Manola, Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Yaşar Tonta ve Münster Üniversitesi (Almanya) CIO’su ve IT Merkezi direktörü Dr. Raimund Vogl'e söz verdi.

Avrupa Parçacık Fiziği Laboratuvarı CERN’de İşbirliği, Cihazlar ve Uygulamalar Grubu Başkanı Tim Smith, “Uygulamada Büyük Açık Bilim” başlıklı sunumu ile, CERN açık verileri, korunması ve yeniden kullanılabilirliği ile ilgili açıklamalar yaparak, CERN tarafından Açık Bilim için oluşturulan hizmet platformu Zenodo hakkında detaylı bilgi verdi. Zenodo'nun sadece yayınlar değil, veri setleri, resimler, sunumlar, video, dersler gibi diğer araştırma nesneleri için de kullanılabildiğini söyleyen Smith, açık bilimin; kamu yararı, verimlilik, ekonomik, etki, inovasyon, ölçüm, kalite, erişim eşitliği gibi çeşitli nedenlerle desteklendiğini  belirtti. Smith açık bilginin, teknolojinin ve toplumun ilerlemesi için mükemmel bir yol olduğunu belirterek sözlerini tamamladı. 

Tim Smith'in sunumuna erişmek için tıklayınız.

ATHENA Araştırma ve Yenilikçilik Merkezi ve Atina Üniversitesi Enformatik ve Telekomünikasyon Bölümünde araştırma görevlisi Natalia Manola, ”Avrupa Açık Bilim Bulutu ve OpenAIRE” başlıklı sunumunda "Açık Bilim"in tanımını yaparak, yayınların, araştırma verilerinin, yazılımların, metodolojilerin / protokellerin, eğitim kaynaklarının, süreçlerin veya araştırmacı olmayanlara araştırmaların açık olmasının tümünün "Açık Bilim"i oluşturduğunu söyledi. AB'de açık bilime değinen Manola, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün de proje ortakları arasında yer aldığı, açık ve yeniden üretilebilir bilime doğru bilimsel iletişimi değiştirmek için sosyal ve teknik bağlantılar içeren AB e-Altyapı projesi olan OpenAIRE ile ilgili bilgiler verdi. OpenAIRE'in politikası, eğitim ve hizmetleri ile ilgili açıklamalar yapan Manola, Avrupa Açık Bilim Bulutu ve önemli özelliklerine değindi. Manola; Açık Bilim ile ilgili şu önemli mesajları paylaştı:

  • Açık bilim ücretsiz gelmiyor.
  • Fon sağlayıcılardan ve uygulayıcılardan taahhüt gerekir.
  • Hemen harekete geçilmeli.
  • Bir araya gelinmesi gereken bir yolculuk. 

Natalia Manola'nın sunumuna erişmek için tıklayınız.

Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yaşar Tonta, “Açık Bilimin Temelleri ve Ortak Kaynak Olarak Bilgi” başlıklı sunumunda ortak kaynak olarak bilgiden ve bunun açık bilim çalışmalarındaki öneminden ve ayrıca özellikle internet teknolojilerinin bu ortak kaynak olarak nitelendirilen kaynakların kullanımındaki mülkiyet haklarını nasıl değişikliğe uğrattığından söz etti ve açık bilim ekosistemi ile araştırma altyapılarına değindi. Louis Pasteur'un "Bilim sınır tanımaz, çünkü bilgi insanlığa aittir ve dünyayı aydınlatan bir meşaledir." sözünü hatırlatan Tonta, bilginin ortak kaynak olduğunu belirterek, ardından ancak bilim insanlığa mı ait, açık mı sorusunu yöneltti. Sorusunu açık olmadığı şeklinde cevaplayan Tonta, neden açık olmadığını da açık bilimin tanımını yaparak ortaya koydu: "Açık bilim demek araştırmalardan üretilen bilimsel yayınlara, bilimsel yayınları oluşturmak için izlenen süreçte toplanan verilere, bu verileri analiz etmek, geçerlemek için kullanılan yöntemlere, bilgisayar programlarına vs. herkesin kolayca erişebilmesi anlamına geliyor." dedi. Araştırma ile ticaret kesitinin yıllık 25 milyar $'lık bir pazar olduğuna dikkat çeken Tonta, açık erişim ekosistemi hakkında bilgi verdi. Açık bilimdeki dünyadaki son gelişmelere de değinen Tonta, açık bilimdeki fırsatlar ve engeller konusuna dikkat çekerek, açık bilim konusunda neler yapılması gerektiğini sıraladı: 

  • Açık Bilim farkındalığının artırılması,
  • Akademik kültürde değişim, 
  • Açık lisanslara geçiş, 
  • Açık Bilim politikası geliştirilmesi,
  • Araştırma altyapıları kurulması,
  • Kamu destekli yayınlara ve araştırma verilerine açık erişim sağlanması, 
  • Açık erişim ve araştırma desteği arasında ilişki kurulması.

Prof. Dr. Yaşar Tonta'nın sunumuna erişmek için tıklayınız.

Münster Üniversitesi (Almanya) CIO’su ve IT Merkezi direktörü Raimund Vogl, “Sürdürülebilir Açık Kaynak Temelli Araştırma Veri Altyapısı Oluşturmak İçin Çok Üniversiteli Bir Proje” başlıklı sunumunda; Almanya'nın Kuzey Ren-Vestfalya Eyaletinde (NRW) bulunan beş üniversite Bielefeld, Bonn, Münster, Paderborn ve Siegen IT servislerinin standart donanım bileşenleri ve ücretsiz açık kaynak yazılımı kullanarak, ortaklaşa sinerjik ve sürdürülebilir, düşük maliyetli bir araştırma veri altyapısı geliştirmek için oluşturdukları konsorsiyumu anlattı.

Araştırma Veri altyapısının genel ve mimari özellikleri ile ilgili paylaşımda bulunan Vogl, araştırma  verilerinin depolanmasına ek olarak, işleme ve analiz için geniş veri kümelerine çok hızlı erişim sağlayan sanal makineler ve konteynerler için entegre bir platform (Open-Stack) olduğunu belirtti. Vogl, bu platformun Avrupa Açık Bilim Bulutu'nun fikirlerine dayandığını ve Almanya için planlanan Ulusal Araştırma Veri Altyapısına yönelik bir gelişmeyi temsil ettiğini ifade etti.

Raimund Vogl'un sunumuna erişmek için tıklayınız. 

Oturum 1'i videosuna erişebilirsiniz.

Oturum 2: Araştırmanın Geleceği

Oturum 2: Araştırmanın Geleceği
Oturum Başkanı: Prof. Dr. Şirin TEKİNAY - Rektör Yardımcısı, Sabancı Üniversitesi 

Öğleden sonraki “Araştırmanın Geleceği” başlıklı oturumun konukları sırasıyla YÖK Başkan Danışmanı ve EUA Araştırma ve İnovasyon Komitesi üyesi Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, Delft Teknik Üniversitesi Veri Yöneticiliği Koordinatörü Marta Teperek, ATHENA Araştırma ve İnovasyon Merkezi’nde Kütüphaneci ve Bilgi Sistemleri Uzmanı Elli Papadopoulou söz aldı.

YÖK Başkan Danışmanı ve EUA Araştırma ve İnovasyon Komitesi üyesi Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, “Araştırmanın GeleceğiAvrupa Üniversiteler Birliği (EUA) ve Açık Bilim” başlıklı sunumunda, Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA)'nın Araştırma ve İnovasyon Komitesi'nin  seçilmiş üyelerinden biri olarak; EUA'nın açık bilim konusundaki düşüncelerini, almak istediği  yolu ve tavsiye kararlarını anlatarak, YÖK'ün bu konuya bakışına ve Türkiye'de nerede olduğumuza ilişkin bilgiler paylaştı. YÖK'ün birçok görevlerinin yanında politika üreten bir kurum olduğu, dolayısıyla açık erişimi, açık bilimi bir politika olarak benimsemesi ve bu yolda ilerlemesi gerektiğini belirten Komsuoğlu iki konuya dikkat çekti: Bunlardan ilki, akademik kültürde bir değişim gerektiği, diğeri ise açık erişim ve açık bilimde bir politika hedefinin ortaya konulması, o yolda ilerlenmesi gerektiği.

EUA raporunda yer alan hem Avrupa'da hem de Türkiye'de açık erişim konusuna yeterince önem verilmediği konusuna dikkat çeken Komsuoglu, bu toplantının amacının üniversitelere bu konuda bir yol haritası açmak olduğunu ifade etti. 

Sayılarla YÖK sayılarını açıklayan Komsuoglu, Avrupa'daki 2. büyük öğrenci grubuna sahip ülke olduğumuzu ifade etti. Üniversiteler, araştırmacılar, kütüphaneciler TÜBİTAK ve ULAKBİM hep birlikte bir araya gelerek, bir şekillendirme yaparak ilerlenebileceğini belirten Komsuoglu, özellikle 2006'dan sonra kurulan üniversitelerde bu konu ile ilgili toplantılar yapılarak işin içine katılması gerektiğini ifade etti.

EUA'nın çalışmaları, yol haritası, politikaları, 2018 çalışmaları ve öncelikleri, AB Kurumlarına ve hükümetlerine Açık Bilim ile ilgili önerileri  ve EUA açık erişim anketi ile ilgili bilgiler paylaşan Komsuoglu, değişimin elde edilmesinde üniversitelerin sorumluluklarına değindi.

Açık Bilim’in akademik, ekonomik ve sosyal çevreleri belirli eksenlerde buluşturduğunu, en önemlisi de bilimsel işbirliğini hızlandırdığını ve araştırmayı görünür ve ulaşılabilir kıldığını ifade eden Komsuglu, toplantıya katılan rektörlerden, üniversite temsilcilerinden kendi üniversitelerinin web sayfalarına bu konu ile ilgili bir başlangıç modelini koymalarını istedi. Komsuoglu, ne kadar çok erişilebiliniyor ise o kadar yararlı olunabileceğini sözlerine ekleyerek, toplantının amacına vurgu yaptı.

Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu'nun sunumuna erişmek için tıklayınız.

Delft Teknik Üniversitesi Veri Yöneticiliği Koordinatö Marta Teperek, “Yeniden Üretilebilir Araştırmaya Giden Yolda: Veri Yöneticiliği ve Açık Bilim“ başlıklı sunumunda; Delf Teknik Üniversitesi ile ilgili bilgi vererek, son zamanların önemli tartışma konularından biri olan araştırmanın tekrarlanabilirliği konusundaki sorunlara değindi. 

Veri Yönetim Politikası olmadan verinin sahibinin kim olacağının bilinemeyeceğini, dolayısıyla verinin iyi bir şekilde yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Teperek, araştırma kurumlarının yanı sıra fon sağlayıcılar ve hükümetler tarafından alınabilecek önlemleri anlattı. Önemli ulusal girişimler hakkında bilgi veren Teperek, araştırmayı yeniden daha fazla üretilebilir yapmak için veri yönetiminin önemine ve neler yapılabileceğine değindi. Araştırma bütünlüğünün ve tekrarlanabilirliğinin temel bileşenleri olarak açık bilim ve iyi veri yönetimi konusuna vurgu yapan Teperek; amacı kampüs genelinde araştırma verileri yönetimi için uygulamalar geliştirmek olan Delft Teknik Üniversitesi veri yöneticiliği hakkında bilgiler paylaştı ve yapılan çalışmaları anlattı. Araştırmanın yeniden üretilmesinde, iyi veri yönetiminin politika düzeyinde öneminin bilinmesi gerektiğine vurgu yapan Teperek, kurumsal veri politikalarının bir yerde duran pasif dokümanlar olmaması, disiplinlerarası farklılıkları göz önüne alan aktif işlevsel politikalar olması gerektiğini belirtti.

Marta Teperek'in sunumuna erişmek için tıklayınız.

ATHENA Araştırma ve İnovasyon Merkezi’nde Kütüphaneci ve Bilgi Sistemleri Uzmanı Elli Papadopoulou, “Araştırma Verileri İttifakı’nın (RDA) Rolü, Erken Kariyer ve Katılım Ortaklığı Grubu’nun (ECEIG) Misyonu” başlıklı sunumunda dünya çapında veri odaklı yeniliklerin hızlanmasının ve veri paylaşımı ile değişiminin önündeki engelleri azaltan altyapı ve toplum faaliyetlerinin geliştirilmesine odaklanmış uluslararası bir üye kuruluşu olan RDA'nın rolü, amaçları ve küresel çaplı faaliyetleri hakkında bilgiler verdi. Güney Doğu Avrupa bölgesine vurgu yaparak Avrupa'da Ulusal RDA Yardım Masaları'nın geliştirilmesine yönelik çalışmaları anlatan Elli, Türkiye’den RDA üyesi bir kurum ve ulusal bir yardım masası olmadığını ifade etti.

Araştırmacıların veri ihtiyaçlarını daha iyi anlamak ve araştırma yaşam döngüsünün belirli konularına rehberlik ederek başlangıç aşamasında faaliyetleri desteklemek veya diğerlerinin  yanı sıra, daha geniş ve çeşitli RDA Global topluluğuyla ağ oluşturmak amacıyla kurulan Erken Kariyer ve Katılım Ortaklığı Grubu hakkında bilgi veren Elli grubun Yunanistan'daki çalışmalarını anlattı. 

Elli Papadopoulou'nun sunumuna erişmek için tıklayınız.

Oturum 2'nin videosuna erişebilirsiniz.

​“Açık Bilim ve İnovasyon” Paneli

“Açık Bilim ve İnovasyon” Paneli
Moderatör:
Prof. Dr. Şebnem BURNAZ, İstanbul Teknik Üniversitesi

Panelistler:

  • Prof. Dr. Mustafa GÜDEN, Rektör, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü
  • Prof. Dr. Mehmet ÖZKAN, Rektör, Boğaziçi Üniversitesi
  • Prof. Dr. Şirin TEKİNAY, Ar-Ge’den Sorumlu Rektör Yardımcısı, Sabancı Üniversitesi
  • İsmail GÜLLE, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı
  • Oğuzhan ÖZTÜRK, Üretim ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı, Arçelik

Açık Bilim Zirvesi 2018, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektörü Prof. Dr. Mustafa Güden, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Özkan, Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Geliştirmeden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şirin Tekinay, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle ve Arçelik Üretim ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Oğuzhan Öztürk’ün katıldığı “Açık Bilim ve İnovasyon” paneli ile son buldu.

"Hepimizin ortak paydası alanlarımızda bilgi birikimi yaratmaya katkıda bulunmak ya da bu birikimin üzerine koyarak yeni bilimsel çalışmalara, iyileşmelere hatta bilimsel keşiflere doğru yol almak, bu yolculukta bilginin birikmesi kadar, aslında bilginin paylaşılması, bilginin arttırılması ve yayılması da aynı şekilde kritik değere sahip." sözleriyle panelin açılışını yapan moderatör Prof. Dr. Şebnem Burnaz, "Açık veri, açık bilim inovasyonda ne şekilde etkili" sorusuyla sözü Prof. Dr. Şirin Tekinay'a verdi.

Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Geliştirmeden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şirin Tekinay, dünyanın karşısındaki büyük sorunların artık disiplenarası olduğunu ve bunun da ancak açık erişim, açık bilim ve açık inovasyon ile çözülebileceğini belirtti. Açık bilim, açık erişim ve açık inovasyon konusunda diğer önemli bir konunun da Creative Commons olduğunu ve Türkiye'de de bir Creative Commons şubesinin kurulduğunu açıklayan Tekinay, bilim insanları olarak açık bilimin, açık erişimin, açık verinin, açık inovasyonun, açık tasarımın parçası olunması gerektiğine dikkat çekerek, bu konuda yasal düzenlemeler gerektiği konusuna vurgu yaptı.

Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Özkan, üniversitelerin doğası gereği bilginin üretildiği, bilginin kaynağı olan kurumlar olduğu dolayısıyla açık erişimde ve açık bilimde, paydaşlardan biri olarak üniversitelere önemli bir görev düştüğünü belirtti. Açık  erişimin farklı bileşenlerinin olduğunu, bunların yayınlarla başlayıp, açık veri ve panelin konusu olan açık inovasyon ile devam ettiğini söyleyen Özkan, açıklığın son zamanlardaki en önemli örneklerinden birinin Blockchain olduğunu ifade etti. Bilgiye ve veriye erişimin açık olmasının önemine değinen Özkan, açık erişim platformlarının bilginin trafiğini hızlandırdığını belirterek ancak trafiğin olduğu yerde trafik kuralının da muhakkak olması gerektiğine işaret etti.

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektörü Prof. Dr. Mustafa Güden, temel bilginin üretildiği tek yerin üniversiteler olduğunu belirterek, üniversitelerin artık sadece meslek öğreten kurumlar olmayıp, üretilen bilgiyi ticarileştiren kurumlar olduğunu söyledi. Güden, şeffaflığın önemine dikkat çekerek, şeffaflığın sağlanmasıyla açık bilimin de gerçekleşebileğini ifade etti. Açık bilim ve açık inovasyonun sosyal ilişkiler ile yürüdüğünü söyleyen Güden, hem kişilerin hem de kurumların birbirleriyle konuşmasının ve şeffaf olmasının önemli olduğunu belirtti. Türkiye'de bulunan Teknopark şirketlerinin birbirleri ile konuşmadığını, açık inovasyonun konuşmayla da ilgili olduğunu ve bunun mutlaka sağlanması gerektiğini vurgulayan Güden, bilginin  demokratikleşmesinin önemine değindi.

Arçelik Üretim ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Oğuzhan Öztürk, ürün ömürlerinin kısaldığına ve daha hızlı tüketildiğine dikkat çekerek, çözümlere hizmet eden teknolojilerin de çok hızlı geliştiğini ifade etti. Ürünlerin dijitalleşitiğine ve yeni fikirlere ihtiyaç olduğuna, böyle olunca da kaynakların pazara istenilen hızla ürün sunmaya yetmediğine değinen Öztürk, bu durumun ar-ge sınırlarını da genişlettiğini, üniversiteler, yeni girişimler, müşteriler, tedarikçiler, işbirliği yapılan herkesin ar-ge kapsamı içerisinde yer aldığını söyledi. Ürünlerin artık akıllı ve bağlantılı (smart-connected) olmasından dolayı rakiplerle birlikte geleceğin dünyasında hangi iletişim protokolünün ürünleri birbiri ile konuşur hale getirebileceğine ilişkin işbirlikleri  yapıldığına, açık protokollere dikkat çekti. Türkiye'deki ana problemin bilimin ve teknolojin inovasyona hızlı dönebilmesi olduğunu vurgulayan Öztürk, bunun için doğru arayüze ihtiyaç olduğunu belirtti ve eğer doğru arayüzler, merkezler, enstitüler, teknoparklar olursa dünyaya karşı daha rekabetçi olunacağını savundu.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle, bilime duyulan ihtiyacı vurgulayarak, üniversitelerin en iyi paydaşları olduğunu söyledi. Türkiye'de ihracat birim fiyatının çok aşağılarda, 1,40 dolar seviyesindeAlmanya'da ise 3,70 dolar seviyesinde olduğunu belirten Gülle, ihracatın daha anlamlı ve katma değerli olması için yapılan işlerin merkezinde inovasyon ve katma değerli ürün yattığını ifade etti. Gülle; inovasyon odaklı etkinlik ve projeleri olarak, Üniversite sanayi işbirliğinin en önemli örneklerinden “İnoSuit”, Türkiye’nin ilk inovasyon geliştirme programı İnovaLİG, 72 il, 150 üniversite, 156 bölüm, 2256 öğrenciden oluşan İnovaTİM, Türkiye İnovasyon ve Girişimcilik Haftası, Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu - Açık İnovasyon Çalışma Grubu ve Uluslararası İnovasyon Profesyonelleri Derneği (IAOIP) çalışmalarından bahsetti. Sözlerinin sonunda inovasyona emeği geçen bütün üniversite ve hocalara teşekkür eden Gülle, yapılan bu çalışmaların Türkiye'yi daha katma değerli ürünler, teknoloji üreten ve endüstrisini dönüştürmüş zengin bir ülke haline getireceğini belirterek, bu çalışmaların sonucuna inandıklarını vurguladı. Açık bilime, açık erişime yasal düzenlemelerin oluşmasında özel sektör, ihracat ailesi olarak destek sözü veren Gülle, "Her zaman olduğu gibi sizlerin yanındayız. Bilimin daha rahat çalışabilmesi, bilgiye de daha rahat ulaşılması adına sizlerle her türlü destek içerisinde olmaya hazırız." dedi.

Prof. Dr. Şirin Tekinay panel bitiminde, Türkiye Açık Bilim Zirvesi'nin önemini "Yansımaları, etkileşimleri başlatan bir gün olarak geçsin diye elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz, asıl iş şimdi başlıyor." şeklinde ifade etti.

Panelin videosuna erişebilirsiniz.

Konferans Web Sitesi: http://zirve2018.acikbilim.org/

​Oturum 3: Açık Bilimde Açık Erişim ve Açık Verinin Yeri

Oturum 3: Açık Bilimde Açık Erişim ve Açık Verinin Yeri
Oturum Başkanı: Mehmet Mirat SATOĞLU, TÜBİTAK ULAKBİM 

“Açık Bilimde Açık Erişim ve Açık Verinin Yeri” oturumunda oturum başkanı Mehmet Mirat Satoğlu; açık arşivlerin YÖK'ün yazısı ile birçok üniversitede 2014 yılında kurulduğunu ancak kurulanların hepsinin içinin dolu olmadığını vurguladı. Satoğlu, öncelikle COAR (Confederation of Open Access Repositories - Açık Erişim Arşivler Konfederasyonu) Danışmanı İlkay Holt'a ve daha sonra Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü’nden Dr. Güleda Doğan'a söz verdi. 

COAR (Confederation of Open Access Repositories - Açık Erişim Arşivler Konfederasyonu) Danışmanı İlkay Holt, “Açık bilimde Açık Arşivlerin Rolü“ başlıklı sunumunda; açık arşiv topluluklarında kapasite geliştirmek, ilgili politika, altyapı ve uygulamaların uyumunu sağlamak ve bu toplulukların global sesi olmak için çalışan dünyanın her yerinden 140’dan fazla üye kurum ve ortağı ile uluslararası bir dernek olan COAR (Confederation of Open Access Repositories = Açık Erişim Arşivler Konfederasyonu) hakkında bilgi vererek, Türkiye'den de COAR üyesi kurumlar olduğunu söyledi.

Bilimsel iletişimde yolunda gitmeyen öğeler olarak; akademik yükseltme kriterleri, üniversite sıralama sistemleri, araştırma etkisinin ölçümünde kullanılan metodolojiler, hakem değerlendirme süreçleri, lisanslama ve telif hakkı  kısıtları, ticari  şirketlerin  etkisi, yetersiz ve azalan bütçeler, sürdürülebilirlik, eşitsizlik konularına dikkat çeken Holt, bilgi üretim süreci, araçlar ve oyuncular hakkında bilgi verdi. 

COAR'ın faaliyet alanlarına değinen Holt, sürdürülebilir bilgi ortaklıkları içerisinde bir takım önkoşulları görmeye ve buna göre politika ve altyapılar geliştirmeye iten bir dünyada COAR'ın sunduğu önkoşullar hakkında bilgi verdi. 

Türkiye'de sayıca  100'den fazla kurumda olan açık arşivlerin nasıl daha fonksiyonel hale getirebileceğinin  düşünülmesi gerektiğine dikkat çeken Holt, açık bilim içerisinde konuşulan açık arşivlerin sadece teknik bir altyapı olmayıp aynı zamanda da bir vizyonun göstergesi olduğunu söyledi ve açık arşivlerin önemine vurgu yaptı. 

Mevcut açık arşivlerin tüm potansiyellerini tam olarak kullanamamalarından (birlikte işler olmaması, lokal olarak çalışabilmelerine rağmen ulusal ve uluslararası diğer yapılar ile konuşamaması gibi) dolayı yeni nesil arşiv konseptinin ortaya çıktığını söyleyen Holt, 2017'den beri COAR'ın yeni nesil arşivler ile ilgili bir çalışması olduğunu ve 2017 sonunda yayınladığı raporda ilkeler ve prensipleri listelediğini ifade etti. Yeni nesil arşivlerin karakteristiklerini paylaşan Holt, sonsöz olarak aşağıdaki ifadelerde bulundu.

  • Akademi, araştırma değerlendirme ve akademik yükseltmelerde araştırmayı ve araştırmacıyı merkeze alacak girişimlerin destekçisi ve uygulayıcısı olmalı.
  • Araştırma fonları ve bütçeleri araştırmacıya ve bilime doğrudan yarar sağlayacak servislere kanalize edilmeli.
  • Bilimsel iletişimde silo yapılardan kurtulup, grift yapılara dönüşmeli.
  • Yeni nesil arşiv ilkeleri ve fonksiyonlarını benimseyerek mevcut kurumsal açık arşivleri işlevsel hale getirmeli.

İlkay Holt'un sunumuna erişmek için tıklayınız.

Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü’nden Dr. Güleda Doğan, "Araştırma Verilerinin Yönetimi ve Türkiye'de Durum” başlıklı sunumunda araştırma verisinin  OECD tanımına yer vererek “Bilimsel çalışmalarda birincil kaynak olan ve araştırma sonuçlarını doğrulamak için kullanılan sayısal çıktılar, metinsel kayıtlar, görseller ya da sesler gibi maddi kayıtlar” olduğuna vurgu yaparak lab notlarının, ilk analizlerin, makale taslaklarının, araştırma planlarının, hakem değerlendirmelerinin, kişisel yazışmaların veya fiziksel nesnelerin (ör., lab numuneleri, test hayvanları) araştırma verisi olmadığını belirtti.

Araştırma Verisi ya da Araştırma Verisi Yönetimi kavramlarının Türkiye'de son 5-6 yıldır tartışıldığını söyleyen Doğan, ülkemizde araştırma verisi ile ilgili fikir anlamında da olsa çalışmaların olduğunu ifade etti. Doğan, 2012 yılında Ankara'da yapılan iik Ulusal Açık Erişim Çalıştayı Sonuç Bildirgesi'nde birçok maddenin araştırma verisi ile ilgili olduğunu söyledi. 

İdeal bir açık erişim politikasının, çalışmaya ilişkin araştırma verilerinin depolanmasını ve erişime açılmasını zorunlu kılması gerektiğini vurgulayan Doğan, araştırma verilerinin yönetilmesinin önemine değindi. Araştırma verilerinin %75'i gibi çok büyük bir bölümünün erişilemez durumda olduğunu, çok az bir bölümünün paylaşıldığına dikkat çeken Doğan, verilerin depolanabileceği ve araştırılabileceği re3data, datacite, Zenodo, Invenio gibi örnekler paylaştı. 

Verinin sahibinin kim olduğunu tamımlamak için üniversitenin veya fon sağlayıcının  veri yönetim politikası olmasını gerektiğini söyleyen Doğan, Horizon 2020'nin araştırma verilerinin açık erişimli olmasını ve bir veri yönetim planını zorunlu tuttuğunu hatırlattı. Doğan, veri yönetim politikasını kurumun, veri yönetim planını ise projeyi yapan kişinin hazırladığını belirterek, Türkiye'deki durum hakkında bilgi verdi:

  • Strateji veya politika yok
  • Veri tanımı muğlak
  • Kurumsal destek yok
  • Bilgi ve teknik beceri sınırlı
  • Heves ve farkındalık var

Araştırma verisi ile ilgili yapmış oldukları, 1600 kişinin katıldığı ankete ilişkin sonuçları paylaşan Doğan, neler yapabiliriz sorusunun cevaplarının konu ile ilgili politika geliştirilmesi, işbirliği yapılması, farkındalığın artırılması ve eğitim olduğunu söyledi. Doğan son olarak; politika  yapıcılar, yayıncılar, araştırmacılar, kütüphaneler, veri merkezleri, üniversiteler ve araştırma kurumlarının paydaş olarak işin içinde yer alması gerektiğine vurgu yaptı.

Dr. Güleda Doğan'ın sunumuna erişmek için tıklayınız.

Oturum 3'ün videosuna erişebilirsiniz.